1979 Adıyaman doğumluyum. Annesi evhanımı, babası ise ilkokul öğretmeni. İlkokul, ortaokul ve liseyi Adıyamanın Gölbaşı ilçesinde okudu. 1996 yılında Van Yüzüncüyıl üniversitesi veterinerlik fakültesine başladı. Fakülteyi iki ay sonra bırakmak zorunda kaldı. 1996´in sonunda Almanya’ya geldi. Denize atlayan yılana sarılır misali önce restorantlarda, kahvelerde çalışmaya başladı. Oturum ve çalışma iznini aldıktan sonra özel firmalarda, fabrikalarda ve en son Havaalanında çalışmaya devam etti. Anlayacağımız tam bir ‘Almancı’ olmuştu. “Türkiye’de Üniversiteyi bırakmak içimde hep bir kanayan yara gibiydi. diyen Dr. Kaplan, bundan dolayı Köln Üniversitesi’nin sunduğu dil sınavına girer ve kazanır. Sınavı kazandıktan sonra yabancılar için özel olan üniversitedeki hazırlık okuluna yani Studienkollege girmeye hak kazanır. Berat ve Baran adında iki erkek çocuk sahibi olan doktorumuzla röportajımızı ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
Röportajın gerisini kendisinden dinleyelim...
****Tıp eğitimini nerede yaptınız ? Şu an yaptığınız çalışmalar hakkında okurlarımıza kısa bilgi verebilir misiniz ?
2009’DA MEZUN OLDUM
2002 yılında Saarland üniversitesi Tıp fakültesine girmeye hak kazandım. Önce lenf kanseri üzerine daha sonra Genetik ve Dermatoloji bölümünde iki yıl boyunca deneysel doktoramı‘displastik nevuslarda kromosom fazlalığı’ üzerine yaptım. 2009 yılında üniversiteden mezun oldum. Aynı yıl aynı fakültenin kardiyoloji bölünde asistan doktor olarak başladım. 2012 yılında acil tıp doktoru yandalımı kazandım. Aynı yıl eşim Zeynep ile evlendim. Simdi Berat ve Baran adında iki oglumuz var. 2013 yılının başında Westpfalzklinikum-Kaiserslauternda gene kardiyoloji bölümünde görevime devam etmeye başladım. Ekim 2015 den bu yana uzman kardiyoloğ olarak görevime özellikle Kalpanjiyografisi ve Kalppili ameliyatı ağırlıklı devam etmekteyim.
Tıp okumaya ne zaman karar verdiniz ? Avrupa’da tıp eğitimi zor değil midir ?
Türkiye’de üniversiteyi bırakıp Almanya’da tipik bir gurbetçi gibi yaşamak beni içten ice bitirmeye başlamıştı. Ne pahasına olursa olsun tekrar üniversiteye ve benim için en ideal bölüm olan Tıp fakültesine başlamak istiyordum.
ŞANS DENEN KAVRAM
Bence şans denen kavram bazen doğru zamanda doğru insanlarla tanışmaktır. Lise yıllarında fizik öğretmenim Hilmi Köseler bana adeta fizik gibi zor bir dersi en sevdiğim ders haline getirmişti. Keza, Köln’de hazırlık okurken Kimya öğretmenim Manfred Franz da bana adeta kimyayı aşılamıştı. Şimdi yürüdüğüm bu yolda onların büyük paylarının olduğuna inanıyorum.
Tıp okumanın sadece Almanya’da değil bütün dünyada zor olduğunu tahmin ediyorum. Bir hedefiniz varsa önünüzde ne zorluk olursa olsun sizi yıldırmıyor. Zoru başarmış olmak insana çok güzel ruh hali veriyor.
KREDİ VE BURS ALAMADIM
Üniversite hayatında veya iş hayatında zaman zaman içinden çıkamadığınız zorluklar oldu mu? Bu durumda neler yaptınız. Nasıl mücaadele ettiniz ?
Almancayı sonradan öğrenen biri olarak en başlarda dil konusunda zorluklar gördüm. Yani ders çalışırken masamda hem tıp kitapları hem de Almanca sözlükler bulunuyordu. Kısacası diğer öğrencilerden daha fazla ders çalışmak zorunda kalıyordum.
Üniversitede beni zorlayan aslında tek şey finansal sorunlar oldu. Ne bir öğrenci kredisi ne de herhangi bir yerden yardım alabildim. Hangi kuruma başvurduysam hep olumsuz cevap geldi. Bundan dolayı hem okuyup hem de çalışmak zorunda kaldım. Hastanede hastabakıcılığı, garsonluk, inşaat işçiliği, fabrikalarda temizlikcilik, derneklerde özellikle fizik, kimya ve matematik öğretmenliği yaptim. Paranın yokluğu beni hiç bir zaman yıldırmadı. Bilakis gördüğüm her zorlukta daha çok hırslandım ve derslerime daha çok çalıştım.
Meslek hayatımda altından kalkamayacağım büyük bir zorluk görmedim. Tam tersine üzerimde büyük bir motivasyon vardı.
TÜM GÖZLER SİZDE OLUYOR
Gençlere hekimliği tavsiye eder misiniz ?
Benim için öğretmenlik ve doktorluk meslekleri en kutsal mesleklerdir. Tıp fakültesinde öğrencilere ders vermeye başladığımda öğretmenliğin ne kadar sabır isteyen kutsal meslek olduğunu daha iyi anladım. Doktorluk başka bir dünya ve sırf para kazanmak için yapılacak bir meslek kesinlikle değil. Bazen elinizin altında bir can yatıyor ve o an bütün gözler sizde oluyor.
ZAMAN OLDU AĞLADIM
Yapacağınız belki de küçük bir hata hastanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanabiliyor. Ama dünyaya bir defa daha gelsem gene doktor olmak isterdim. Genç arkadaşlarımın tıp fakültesine başlamadan önce mesleğin zorluklarını hakkında bilgilenmelerini tavsiye ederim. 36 saat boyunca hastanede kaldığım nöbetlerim olmuştur. Uzun nöbetlerden sonra kendinize gelmeniz bazen günler alıyor. Zaman oldu hasta yakınlarıyla oturup ağlamışımdır. Ne kadar mesleğinizin bu zorluklarına alışsanız da siz de nihayetinde bir insansınız ve duygularınıza hakim olamıyorsunuz.
MÜZİK SEVDASI
Hekim olarak sağılığınızı korumak için neler yapıyorsunuz ?
İşten fırsat bulduğumda ve havalar uyduğunda koşmaya gidiyorum. İşten çıkar çıkmaz eve gidip oğullarımla zaman geçirmeye çalışıyorum. Bundan dolayı spora fazla vakit kalmıyor. Şu anda ikisi de en tatlı zamanlarında ve bunun tadını çıkarmaya çalışıyorum. Evimiz sanki bir müzikevi bağlamamız, gitarımız, davulumuz ve daha bir sürü enstrumanlar var. Çocuklarıma müziği aşılamaya çalışıyorum. Bir gün onlarla beraber bağlama çalma hayallerini kuruyorum.
İLAÇ BEKLENTİSİ
Sizce Avrupa’daki Türkler sağlık sonusunda en çok hangi yanlislari yapıyor ?
Ne yazıkki az kitap okuyan ve spor yapan bir toplumuz buda sağlık konusuna direkt yansıyor. Hastalarımız hastalıkları üzerine okuyup bilgilenmek yerine kulaktan dolma bilgilere eğilim gösteriyorlar. En büyük hatalardan biri hastalarımızın ilaçlarını düzenli olarak almamaları ve bazı ilaç tedavilerini doktoruna danışmadan bırakmalarıdır. Sağlıklı beslenme konusunda çok duyarlı olduklarına inanmıyorum. Türkiyeli hastalarımızın doktorlardan sürekli bir ilaç beklentisi oluyor. Hafif bir soğukalgınlığında bile antibiyotik istiyorlar. Tabi ilaç yazmayınca “Türkiye’nin doktorları burdakilerden daha iyi” diye çok kullanılan klişe bir cümleyle eleştirilerini yapıyorlar. İlk başlarda biraz alınıyordum ama artık haklısınız diyorum ve konuda kapanmış oluyor.
AİLELERE TAVSİYEM
Bir hekim olarak ailelere çocuklarının eğitimi konusunda neler tavsiye edersiniz ?
Bir baba olarak ebevynlere tavsiyem çocuklarını küçük yaşlarda okumaya ve araştırmacı kişiliğe yönlendirmeleridir. Çocukların ve gençlerin sürekli motivasyona ihtiyacları vardır. Onları Avrupa’da okuyup mesleğini eline almış insanlarla tanıştırsınlar. Onlarında böyle mevkilere gelebileceklerine inandırmaya çalışsınlar.
Son olarak eklemek istediğiniz birşey var mı ?
Yeni bir yıla giriyoruz 2016... Herkese sağlık mutluluk huzur dolu savaştan uzak bir 2016 yılı diliyorum.