Türklerin Almanyaya gelmelerinin üzerinden 50 sene geçmesine ve dördüncü kuşağın burada dünyaya gelip büyümesine rağmen, büyük bir kitlenin hâlâ, Alman toplumuna entegre olamadığını veya olmak istemediği için toplumun kenarında, dışında, kendi aralarındaki bir toplumun içinde yaşadıklarını görüyoruz.
Bu durumun sebepleri çok yönlü ve başlı başına kitapları dolduracak kadar kapsamlı ve konumuzun da dışıda. Fakat, şu andaki mevcut durum, konumuz olan ve Almanyada yaşayan Türk vatandaşların neden tıbbi tedavilerini Türkiyede yaptırma ihtiyacı duyduklarını, belli ölçüde anlamak için önemlidir.
Bilindiği üzere Almanyadaki sağlık sistemi çok köklü bir sağlık sigortası geçmişine sahiptir.
Günümüzde yapılan reformlarla, dünya sağlık ve sosyal güvence sistemlerindeki öncülük rolünü devam ettirmektedir. Almanya sağlık sistemi, zorunlu sosyal sağlık sigortası temeline dayanmaktadır. Nüfusun yaklaşık % 87si bir zorunlu sağlık sigortası ve yaklaşık % 10u özel sağlık sigortası kapsamındadır. Zorunlu sigorta sistemi emeklileri, işsizleri ve öğrencileri de kapsamaktadır. Kişiler, yıllık gelirlerinin toplam %2sini (kronik hastalar %1) aşmamak üzere, aldıkları her sağlık hizmetine karşılık 5-10 Euro, ayrıca muayene için 10, hastahane yatışında 28 güne kadar her gün için 10 Euro katılım payı öderler.
MODEL AYNI OLSA DA...
Her ne kadar Türkiye kendi sosyal güvence sisteminin bugünkü şeklini alması sürecinde Alman modelinden faydalanmış olsa da, pratikte yani işlemede bu iki ülke arasında yer yer uçurumlar vardır.
Almanyada ikamet edip, Türkiyede tedavi olmak isteyen kişilerin tedavi masraflarını sigortalar nadir durumlarda karşılar. Almanyada olabilecek bir tedavi yöntemini dış ülkede yapılması sigortalar tarafından hiçbir zaman desteklenmez. Bunun içindir ki, bu kişiler Türkiyede yapılan tedavilerini genelde özel hastanelerde yaptırırlar veya yaptırmak zorunda kalırlar.
Gerçekleşecek tedaviye göre oluşacak masrafları kendileri ödemek durumunda kaldıkları gibi, bir de bu adımın tıbbı yönünü aydınlatmakta fayda var.
Mustafa Kemal Atatürk Beni Türk hekimlerine emanet ediniz demiştir. Bu ne kadar zamanın gerektirdiği milli duyguların altını çizmek için söylenmiş bir cümle de olsa, halen insanlarımızın büyük bir oranda benimsediği bir gerçektir. Maalesef, sağlık, milli duyguların yeterli olmadığı ve birçok faktörün beraberinde getirdiği tecrübenin, altyapının ve imkanların sonucunda ancak korunabilir veya tekrar yerine getirilebilir.
Peki Almanyadaki tedavi yöntemlerini, Türkiyedeki yöntemlerle kıyaslayabilir miyiz ? Ve aradaki farklar nelerdir? Türkiyedeki hekimler gerçekten daha mi iyidir ? Almanyada yabancı olarak daha mi kötü sağlık hizmeti veriliyor? Alman doktorlarına derdimizi yeterince anlatabiliyor muyuz? Bir Alman doktor, bir Türk doktoru kadar duygusal olabilir mi? Görüldüğü gibi yukarıda saydığım ve daha bunlara ekleyebileceğim çok sayıda sorular, Almanyada yaşayan insanlarımızın kısmen Türkiyede tedavi olmalarına gerekçe olabilir.
SAGLIĞIMIZ KİMİN ELİNDE ?
Herkes hastane ve doktor seçiminde özgür olduğu gibi, Türkiyede tedavi olma konusunda da özgürdür. Önemli olanı, insanların yapılması gereken tedavi hakkında bilgi sahibi olmaları ve sağlıklarını kimin ellerine emanet ettikleridir.
Almaya için konuşursak, bu konuda hastane ve doktor seçimi çok önemli olmayabilir. Sistem gereği ve Almanyadaki hastanelerin çalışma yöntemi ve doktorların yetiştirilmesi açısından, bir hastalığın tedavisi Almanya genelinde aşağı yukarı aynı kalitede ve aynı titizlikle yapılmaktadır. Bunun böyle olabilmesi için gerekli altyapı uzun süreden bu yana oturmuş ve köklü sistemdir.
Kısacası, bir hastanın herhangi bir şikayetten dolayı ilk defa bir doktora görünmesinden başlayan süreçden itibaren, tüm tedavi, mevcut hastalık için geliştirilmiş Almanyadaki ve dünyadaki en son bilimsel araştırmalara ve deneyimlere dayanan sonuçlar ışığında sürekli yenilenen TEDAVİ KILAVUZLARI doğrultusunda gerçekleşir. Böyle olduğu için, hastanın tedavisi ülkenin her yerinde aynı kalitede yapılabilmektedir. Eğer yapılması gereken tedavi, hastanenın sınırlarını aşıyorsa, tereddütsüz bir şekilde bu imkanlara sahip olan başka bir hastaneye yönlendirilir. Bir hastanın bu kılavuzlar doğrultusunda tedavi olduğunu kontrol eden bir sistem vardır ve bu tedavi zincirindeki hiçbir doktor bunun dışına çıkamaz.
YENİLİKLERDEN UZAK DURMAK
Türkiyedeki özel hastane sisteminde, hastalar veya daha çok hasta yakınları, doktorlarını farklı yollardan kendileri belirlerler. Günümüzde, doktorlar da hasta bulabilmek için sosyal medya üzerinden, gazete, televizyon gibi medyatik yollardan kendi reklamlarını yaparlar. Tedaviyi üstlenecek özel doktorunuz sizin tüm tedavinizden şahsen sorumludur. Türkiyede, yukarıda değinmiş olduğum TEDAVİ KILAVUZLARI olmadığı için, hastalığın tedavisi sorumlu doktorun bilgisine, tecrübesine, merhametine kalmıştır. Kendisini kontrol eden, yanlışlara işaret eden hiçbir kimse yoktur. Maalesef, buna ek olarak ve Almanyadaki sistemin tam tersine, doktorların tip dünyasındaki yenilikleri, gelişmeleri, güncellemeleri takip edip etmediklerini kontrol eden bir sistem de yoktur.
KONTROL MEKANİZMASI
Bundan dolayı, yirmi - otuz yıl önce tıp öğrenimi görmüş bir doktorun, o dönemdeki bilgiler doğrultusunda mesleğini icra ettiğine sıkça rastlarsınız. Kontrol mekanizması olmayan ortamda, sizinle konuşulanın gerçekten de yapıldığına emin olamazsınız. Ve tabii ki bütün bu tedavilerin maliyetini cebinizden ödemek durumunda olacaksınız.
Peki Türkiyede hep mi böyle? Mutlaka istisnalar vardır. Fakat tıp öğrenimini, uzmanlığını, doçentliğini ve profesörlüğünü Almanyada yapmış, ama Türkiyenin en gözde özel hastanesinde de bölüm başkanlığı yapmış olan bir cerrah olarak, maalesef bu deneyimi şahsen yaptım. Çok samimi duygularla gittiğim ve Almanyada edindiğim birikimlerimi kendi insanlarımıza sunabilirim dediğim anavatanımda karşılaştığım tablo beni maalesef ne bir doktor olarak ve de hele hele insan olarak tatmin etmedi. Tıp öğrenimime ilk başladığım günden bu yana hayal ettiğim, Bir gün Türkiyeye geri dönüp, orada milletime hizmet edeceğim düsüncesi, gördüğüm realite karşısında sönüp gitti.
Hangi tedaviler için Türkiyeye gitmenin anlamlı olabileceğine gelince, Almanyada sigortaların üstlenmediği ve burada da cebinizden ödemeniz gerekebilecek her türlü tedavini Türkiyede yaptırılması düşünülebilir. Bilhassa daha çok estetik gibi konuları içeren tedaviler için, Türkiye hem maliyet, hem de tecrübe açısından iyi bir adres. Örnek olarak, saç transplantasyonu, diş tedavisi, gözlerde lazer tedavisi verilebilir.