TÜRKİYE
Giriş Tarihi : 28-09-2015 10:30

‘Hekimlik gönül işidir’

HEKİM OLMAYA HENÜZ 12 YAŞINDA GEÇİRDİĞİM BİR KAZA SONRASI BENİ TEDAVİ EDEN DR. CEZMİ ENSON’U TANIYINCA KARAR VERDİM. KONUYA HAKİMİYETİ VE HASTAYA VERDİĞİ GÜVEN BENİ ÇOK ETKİLEMİŞTİ.

‘Hekimlik gönül işidir’
Dr.med.Sinan Ababay

Aralık 1986’da İstanbul’da doğdum. İlk ve orta okulu İstanbul’da okudum. Sıradan, hatta tembel bir öğrenciydim ! Edebiyat ve matematiğe hiç merakım yoktu. Oldum olası matematiğe aklım hiç ermez zaten. Merakım her zaman biyolojiydi. Severek okuduğum için de en iyi notu bu dersten alırdım. Ortaokulun sonunda ailemin doğru yönlendirmesiyle daha iyi eğitim alabileceğimi düşündüğüm İngiltere’ye gittim ve liseyi İskoçya’da Gordonstoun’da okudum. Burası, Kraliçe Elizabeth’in eşi Prens Philip’in ve oğlu Prens Charles’ın da mezun olduğu bir okul. İngiltere’nin kasvetli iklimi ve ciddi maddi yük beni Türkiye’ye yakın, iklimi İstanbul’a benzeyen ve hayatın, eğitimin daha ucuz, makul olduğu ülkelerdeki üniversite seçeneklerine bakmaya itti. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de okumaya karar verdim. 1769’da kurulmuş olan ve İngilizce tıp eğitimi veren devlet üniversitesi Semmelweis’a girdim.

***

Tıp eğitimini Avrupa’da aldınız. Avrupa’da tıp okumak zor değil mi ?

Kolay diyemem. Ama tıp tahsili dünyanın her ülkesinde zor. Gayet meşakkatli. Hem zihinsel hem fiziksel hem de duygusal olarak insanın bütün kabiliyetlerini zorlar. Tıp okuduğunuz lisanı bence ana diliniz kadar iyi bilmek mecburiyetindesiniz. Bu konuda şanslı sayılırım. Lise tahsilimi İngiltere’de yaptığım için Budapeşte’de İngilizce tıp okurken hiç zorluk çekmedim.

Üniversite hayatında umutsuzluğa kapıldınız mı? 
Çoook! Bir ara her gün diyordum. Her büyük final sınavı öncesi, geçemediğim sınav sonrası, her aklımın ermediği ders sonrası, bazen beni derinden üzen ve etkileyen hastaları gördükten sonra... Türkiye’ye dönüyorum dediğim zamanlarda yanımda başta çok sevdiğim halam, annem ve babam vardı. Şimdi ben de elimden geldiğince Semmelweis Üniversitesi’nde okuyan Türklere yol göstermeye gayret ediyorum.

‘KAZA’ İLE HEKİM OLDUM   

Babanız Rıfat Ababay Türk basınının önemli isimlerinden. Büyükbabanız ise hekim. Meslek seçiminde neden babanızın mesleğini değil de hekimliği tercih ettiniz?
Tamamen merak meselesi. Benim yazı yazmaya, gazetecilik yapmaya hiç merakım olmadı. Büyük ihtimalle kabiliyetim de yok. Büyükbabamı ufak yaşta kaybettiğim için tıbba yönelmemde etkisi olmadı. Aslında doktor olmayı 12 yaşındayken geçirdiğim bir kaza sonrası İstanbul’da beni tedavi eden Ortopedist Dr. Cezmi Enson’la tanıştıktan sonra istedim. Konuya hakimiyeti ve hastaya verdiği güven beni çok etkiledi. Belki günün birinde ben de onun gibi güven veren bir hekim olurum diye aklımdan geçirmiştim.

Gençlere hekimliği veya sağılık mesleğini tavsiye eder misiniz?
Hem de canı gönülden tavsiye ederim. Nedendir bilmem bazı doktorlar ben daha yolun başındayken beni bu işten caydırmaya çalıştılar. İmkansızdır, hayatın mahvolur, yıllarca profesörlerin azarını işitirsin gibi gerçek dışı hikayeler anlattılar. Sizce hangi meslek bir insana sağlığını geri kazandırmak kadar tatmin edici olabilir? Böyle bir mutluluk başka hangi meslek dalında mevcut?
Kazanılan para zaten Almanya’da kanunlarla düzenlenmiş. Herkesin maaşı belli. Trilyoner olmak istiyenler için belki doğru meslek değil ama son derece onurlu bir meslek...
Siz hiç duydunuz mu bir uçakta veya tren istasyonunda ‘Aranızda postacı veya kasap var mı?’ diye anons yapıldığını. Ama ‘Aranızda doktor var mı? diye anons yapılır. İşte geleceğin doktorları bu anonsa koşmaya hazır olanlardır.

  MUNTAZAM HASTANELER     
 

Avrupa’da hekim olmanın ne gibi zorlukları ve güzellikleri vardır ?
Şu ana kadar karşılaştığım en büyük zorluk Almanya’da yabancı bir doktor olarak Alman hastalarımın memnuniyetini kazanmaktı. İlk başlarda lisan konusunda zayıf olduğum için kafamdaki açıklamaları yüzde yüz hastalara aktaramadım. Her zorluk gibi bunu da zamanla aştım. Şimdilerde bazı hastalarımdan teşekkür mektupları bile alıyorum. Güzelliklere gelince, tıp bilimine yön vermiş Almanya gibi köklü tıp tarihi olan bir ülkede uzmanlık yapmak bir ayrıcalık. Konusuna son derece hakim ve her gün yeni bir şey öğrendiğim prof.larım ve oberarztlarım var. Düzeniyle meşhur bu ülkenin tahmin edeceğiniz gibi hastaneleri de son derece muntazam işliyor. Böyle bir ortamda çalışmak ayrıcalık. Hekimlik bir gönül işidir.

Günün birinde Türkiye’ye dönüp mesleğinizi orda sürdürmeyi düşünür müsünüz ?

Benim de günün birinde memleketime dönüp orada çalışmak, anadilimde hasta bakmak hayalim. Aileme biraz daha yakın olmak istiyorum. Fakat bunun yakın gelecekte olacağını sanmıyorum. Şimdilik büyük zevkle Almanya’da sağlık sorunları olan insanlara gücüm yettiğince yardım etmeye devam ediyorum.

Sağlığınızı korumak için nelere özen gösteriyorsunuz?.
Günde 12 saat çalıştığım, bazı hafta sonları gecelerde nöbet tuttuğum için spor salonuna gitmeye vaktim olmuyor. İçki ve sigaradan uzak durarak, beslenmeme dikkat ederek sağlığımı korumaya çalışıyorum.

‘Sıfırdan Almanca öğrendim’
2013’te yüksek dereceyle hekim diplomamı aldım. Uzmanlığımı yine Avrupa’da yapmak istiyordum. Türk-Alman Sağlık Vakfı Başkanı değerli hocam Dr. Yaşar Bilgin ile tanıştım. Giessen Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Dr. Yaşar Bilgin hocamın yanında ‘Göçmen Sağlığı Merkezi’nde pratisyen hekim olarak çalışmaya başladım. Bir yandan tıpta deneyim kazanırken bir yandan da sıfırdan başlayarak Almanca öğrendim. Gerekli dil ve tıp sınavlarını dereceyle geçtim. Diplomama Alman Sağlık Bakanlığı denklik (approbation) verdi ve Almanya’da resmen doktorluk yapma izni aldım. Dr. Yaşar Bilgin’in yönlendirmesiyle halen çalışmakta olduğum Giessen Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi  İç Hastalıklar Kliniği’ne başvurdum ve birçok aday arasından seçilerek asistan olarak görevime başladım. Halen bu klinikte iç hastalıkları ihtisasımı yapıyorum.
AdminAdmin